27 Eylül 2008 Cumartesi

Ne güzel şeysin sen green box!

"Işık kaynaklarından ölesiye tiksiniyorum"

Çarşamba günü, yani sanırım ayın 24ü idi, "Çilekeş'in Katil Dans adlı şarkısına klip çekmek için Midas Stüdyoları'ndaydık". Evet, bu driimtivivari girişten sonra gerçeklere dönebilirim, evet, Midas Stüdyoları'ndaydık ve klip çekilecekti, ama klibin çekilmesine benim çok bir katkım olduğu söylenemez. Gerçi çekim esnasında şarkıyı 15782 kez başlatıp durduran bendim, ve gerçekten de sonlara doğru "katil oluyordu insan". Fakat klip güzel olacak gibi, umutluyum...

Ne diyordum? Green box. Ne güzel şeydir yahu o öyle. Üzerinde her bir rengi bir başka canlı, güzel gösteren, pek tatlı bir şey. Öyle özendim ki rengin tonuna, ya dedim, acaba ben de mi odamın duvarlarını bu renge boyasam? Hem arada fotoğraf çeker, bilgisayarda oynar, eğlenirim falan... Hatta gecenin sonlarına doğru Çilekeş'in gitaristi Ali de benzer bir şey söyledi, çevreden garip bakışlarla karşılandı, ben sesimi çıkarmadım, bir sinsi gibi, bir kurnaz gibi içime attım hayallerimi... ühüh...

"Duvarların hep yeşil olduğu bir dünya Hande... Bunu başarabiliriz..."

Zaten şöyle bir durum var, green box adlı olayı bu kadar tatlı yapan "sonsuz fon" olayı, yani köşe yok, dolayısıyla ortaya konacak nesneninki dışında gölge de yok, her yer aynı renk. Dolayısıyla, odanın duvarları yeşil olsa bile aynı hissi yaratmaz, hadi diyelim çok inatçıyım, bu kadar üşengeç bir insan değilim, işgüzarım falan, duvarların köşelerini ve kenarlarını yok etmeye karar verdim... Bu da odanın genel alanından götürecektir ki muhtemelen ortalama bir odaya çok şey sığdırmaya çalışarak yaşayacak olan ben bu durumda acı çekeceğimdir. Gerçi duvarların eğik bir şekilde yerle birleştiği yerlere oturmak, yatmak falan da zevkli biliyor musunuz? Sevgiyle doluyum greenboxa karşı... ("Çarşı, her şeye karşı" sevgi dolu olsa acaba Beşiktaş nasıl bir takım olurdu?...)


Peki ben ne yaptım? Aslen benim görevim başta yönetmen asistanlığıydı, ancak Abstre'den bütün eş dost geldiği için ve cümleten yardım ettiğimiz için aslında herhangi bir asistana ihtiyaç yoktu. Fotoğrafçıydım dolayısıyla ben daha çok, ve nedense "set fotoğrafçısı" sıfatı pek hoşuma gitti bu konuda:). Sonuç olarak, setin, çekimin, ekibin, grubun, kulisin abuk sabuk bir sürü fotoğrafını çektim, ve çekim saat gecenin üç buçuğunda bittiğinde aç, susuz ve uykusuz olsam da elimdeki 200 gerekli-gereksiz fotoğrafın mutluluğu içerisindeydim. Fotoğrafları Abstre bilgisayarlarına kopyaladım, kullansınlar deyü, Çilekeş için de bir cd çekeceğim bu konuda, ve madem green boxta foto çektim neden oynamıyorum onlarla konulu da çalışmalarım olmayacak değil hani. Honey honey.


Son olarak: Çilekeş üyeleri iyi insanlar. Ayrıca bana bu fırsatı verdiği için de Arda'ya ek olarak teşekkürlerimi sunuyorum, zira gerçekten çok şey öğrendiğim bir çekim oldu. Aha buyrun size bir adet de Arda:)

Evet, Arda'nın kimle, ne konuştuğunu ve neden bu kadar acıklı baktığını ben de merak ediyorum...

Hiç yorum yok: