13 Kasım 2008 Perşembe

Emir demiri keser

Gibi iğrenç bir espiriyle başlayabilirim sevgili yazıma. Evet, bugün Emir Bey diye tanıdığımız, bildiğimiz, sevdiğimiz arkadaşımız Emir'in konseri vardı CafeBu'da-ki beni çağıran o olduğu için birincil olarak onun ismi geçse de, yine çok sevdiğimiz Mete Bey de bu konsere dahildi. Bu arada bir önceki cümleye bakıyorum da, Emir Bey'e Emir demek çok tuhaf oldu yahu, bir garip hissettim. Bir daha yapmayacağım sanırsam...


Gecenin sonu aslen bu fotoğraflar bütünü, Simit Sarayı hatta...


Konserlere tek başıma gitmek genelde çok sorun yaratmasa da, bu konserde yalnız kalmadığım için mutluydum, Edanur ve Esra Hanımlar sağolsunlar. İlerleyen saatlerde bu birleşimin çok hayırlı olmadığı, gitgide herkesin birbirinin enerjisini çektiği ve cümleten bunalıma sürüklendiğimizi fark ettik, ama olsun. Bu arada tabii biz muhabbet eylerken zavallı Emir ve Mete Beyler ses sistemiyle boğuşmaktaydı. Daha önce CafeBu'da çıkmış ve çıkan insan seyretmiş bir birey olarak ses sisteminden benim beklentim zaten düşüktü, ancak çok normal olarak gençler gerildi, sinirler bozuldu, iki gitar-iki vokal olayı hayal oldu...

Ses sistemi, uğraştırmasına rağmen, konser boyunca aslında bir iki feedback dışında pek ihanet etmedi. Gitarlar da vokaller de oldukça temiz gelmekteydi, tabii bu bizim masanın yanında bir kolon bulunmasından da kaynaklanıyor olabilir. Çok uzatmamak gerekirse, Mete uzun saçları ve slow rock parçalarıyla gönlümüze taht kurdu, Emir Bey'i ise grubu dışında, sadece gitarla ilk kez dinledik ve çok etkilendik. Yani demem odur ki (bu kalıbı sanırım ilk kez kullanıyorum yahu, pek mutluyum, ahah), Emir Bey bulan bulduğu yerde dinlemelidir, lazımdır. Ayrıca elimdeki fotolar çok güzel olmasa da-ve Emir Bey bu gecenin fotoğraflarıyla bir yere varamayacak olsa da- ben yayınlıyorum gayet, ehihih:)



Ek notlar:
  • Odamda yanmayan, daha doğrusu yandıktan bir süre sonra yanmaktan vazgeçen bir tütsü var. Evet, üşengeçlikten değiştirmiyorum tütsüyü ve üç haftadır falan duruyor sanırım. İki saniye yanıp sönüyor, çok eğleniyorum. Buradan kendisine seslenmek isterdim, ama son bir çabayla bitirdim kendisini, dolayısıyla bir anlamı kalmadı...
  • Ama buradan Jamie Cullum'a seslenebilirim, küfretmek istiyorum sana. Dünya tatlısı bir adam, asla ulaşılamayacak bir adam, bir de çok güzel stüdyosu var. Küfür konusunda güzel stüdyosu olması ağır basıyor, ama ayakkabılarını anlatırken kullandığı tamlamalar da diğer iki etkene destek oluşturuyor ve onları güçlendiriyor. "Jamie, bunu okuyosan dopsun olm..."
  • Dance Dance Dance ne güzel şarkıdır... Steve Miller Band'in olan. "i don't know/but i've been told/if you keep on dancing/you'll never grow old" diyor amcalar, örnek olarak da büyük annelerini, dedelerini veriyorlar. Ne güzel insanlar...
  • Yahu yine kayıt yaptık. Kayda doymuyoruz. Bir de aynı şarkıyı üstelik, hani aynı şeyi o kadar çok dinleyip çaldık ki iki taşodadır, şarkı pek bir oturdu, ama içimiz bayıldı. Gerçi Selçuk'a buradan teşekkürlerimi sunuyorum, çok güzel olmuş şarkı, bizim şarkımız ya, her şeyi bizim ya, dinlemeye doyamıyorum yahu... Mutluluk mutluluk...
  • İlk dönem de hızla geçip gidiyor, hadi hayırlısı...

1 yorum:

Emir Bey dedi ki...

burda çektiğin fotoğraf beni bir yere taşımaz zaten gibi artiz bir cümleyi nasıl kurdum hâlâ düşünüyorum, ses sistemine nasıl kızdıysam artık, neyse çok teşekkür ederim gel deyince geldiğiniz için hemen, ayrıca yanınızdaki iki hanımefendiye de teşekkürlerimi iletiniz, sağolun var olun !