5 Ekim 2009 Pazartesi

Neleroluyorkine

Tabii insanın evde oturup albüm indirmek, müzik çalışmak ve reçel yapmak dışında hiçbir şey yapmadığı zamanlar olabilir. İnsan bu, normaldir. Ama işte o zaman yazmak isteyip de ne yazacağını bilememek söz konusu oluyor. Olmuyor mu? Oluyor tabii. Normal şeyler bunlar.

Lemur ile 2 yeni bestemiz var şu an, biri bitti, diğeri bitmek üzere, ama konserde çalmayız herhal.

Ayrıca eski şeyleri bu kadar seven kafamı duvara sürtmek istiyorum. Niye bu kadar antikayım yahu ben? Ne hayır gelir benden şimdi, allahaşkına.

Alakasız olarak, bugün derste bir aktivite yaptık: herkes kendisini anlattığını düşündüğü bir nesne getirdi, nesneler bir torbaya atıldı, sonra herkes hangi nesnenin kime ait olduğunu tahmin etmeye çalıştı falan. Olay şu ki; neden bilmiyorum, ben dahil, abuk sabuk nesnelere öyle kişisel anlamlar yükledik ki, bir ara duruma gülsem mi sinirlensem mi bilemedim. "Bu fırçayı koymamın nedeni renklendirmeyi sevmem, yani sadece resim olarak değil, hayatı, bulunduğum yeri..." dersen birinin "hadilenordan" demesi lazım sana. Bilmiyoruz sanki sırf resim yapıyorsun diye ve en kolay götürülebilecek şey o olduğu için fırça götürdüğünü. Sonradan anlam yükleyince bir fular bağlayası, sigara yakası geliyor insanın.

Bir de bugün şunu düşündüm ki; yaptığın şeyleri yazdığında daha çok şey yapmış gibi hissediyorsun. Blog olayı sanırım bununla ilgili biraz da. Hiçbir şey yapmamış olsan bile, yazacak bir şeyler çıkardıysan o gün boşuna geçmemiş oluyor. Gibi. Ya da değil, bilmiyorum.

Okul yolum bir 5 dakika uzadı, bazen çok gereksiz düşünüyorum.

Edit: Geceyi "Sit with the guru" ile kapatıyorum, kendisini gecenin şarkısı ilan ediyorum, Ayhan'a da ayrıca buradan selam ediyorum.

4 yorum:

Ece Cengiztekin dedi ki...

"Bir de bugün şunu düşündüm ki; yaptığın şeyleri yazdığında daha çok şey yapmış gibi hissediyorsun. Blog olayı sanırım bununla ilgili biraz da. Hiçbir şey yapmamış olsan bile, yazacak bir şeyler çıkardıysan o gün boşuna geçmemiş oluyor. Gibi. Ya da değil, bilmiyorum."

Kesinlikle öyle :)

October Swimmer dedi ki...

aslında düşününce her güne dair yazacak bir şeyler çıkıyor da, öncelikle o her güne ait rutinden çıkan ve yazdığın şeylerin çevrenin(ki blogu aslında başkaları için yazıyoruz) hatta senin bile ilgini çekmeyeceği kaygısı var. İnsan ister istemez yazdığı şeylerin ilginç olmasını istiyor. o yüzden konu sıkıntısı çekiliyor. Ya da cümletten sıkıldık bloggerdan...

operadaki fantom dedi ki...

bence bir-bir buçuk yılın sonunda artık insan yazmak "zorunda" hissetmeye başlıyor. sorun orada.

gogo dedi ki...

bi de şey, ne güzel dersmiş o bi şeyler getirmeceli!