9 Ocak 2011 Pazar

Cut my hair




Nasıl anlatabilirim bilmiyorum, bu şekilde anlattığımda da pek bir şey ifade etmiyor, ama en güzel de böyle somutlaşıyor sayın seyirciler. O yüzden ne ifade ettiğini zerre takmadan aynen kafamdaki gibi anlatmaya çalışacağım.

Ne giydiğimin az çok farkında olmaya başladığımdan beri pantolonu çizmenin/botun içine sokmaya mesafeli yaklaşmış, "ay hayatta yapmam, yapamam" gibi bir takım büyük cümleler sarf etmişimdir. Zaten paragrafa böyle başlayınca tahmin edersiniz ki, evet, yediğimi yuttum, pantolonumu çizmemin içine soktum. Yaptım bunu. Ama burada önemli olan bunu yapmış olmam değil.

Yine ne giydiğimin az çok farkında olmaya başladığımdan beri (takdir edersiniz ki ilköğretim sonu-lise başı öğrencilik zamanlarıma denk gelir), kıyafetimin eskiliği beni mutlu etmiştir. Artık şakülü kaymış kazaklarım, rengi atmış ayakkabılarım, paçaları yırtık pırtık olmuş pantolonlarım ve ben, mutlu bir toplum oluşturmuş, yaşayıp gitmekteyizdir. Öyle ki, boyu uzun gelen pantolonların paçalarını bastırtmaya üşendiğim için ZOBART efektiyle kesip, pıngıl pıngıl uzanan saçaklarıyla alakalı alakasız her yere giymişimdir.

İnsan işe başladığında (ki "anaokulunda psikolojik danışmanlık" bu açıdan yine nispeten rahat bir meslek) aniden dikkat etmek zorunda hissediyor. Aman saçım ıslanmasın, makyajım akmasın, bu saçaklı pantolonla beni kimse görmesin, dur ayağıma düzgün bir ayakkabı giyeyim, gibi çeşitli düşünceler, bakkala giderken bile beynin içinde gezinmeye başlıyor. İşte o zaman, pantolonunuzun paçalarının ıslanmamasını ve eskimemesini istiyorsunuz.

Ek olarak biraz da böyle bir kafa var işte insanlarda...

Bir de bunları yine takmamak, yine öğrenci olmak istiyorsunuz. Ama bir yandan da biliyorsunuz ki artık tekrar öğrenci olsanız bile yine şu rahatsız edici histen kurtulamayacaksınız.

Ha, dipnot olarak da şunu vereyim ey güzel insanlar: Öğrenciliğe geri dönüş bunalımları işbu küçük farkındalıklarla ortaya çıkıyor, yoksa her daim "geçti güzelim yıllar, ardına bile bakmadaan" gibi düşünceler, depresyonlar içerisinde değilim. Memnuniyetsiz gözükmek kesinlikle istemem, zira nispet yapma olanağı sağlayacak kadar güzel hayat bana, hala.

3 yorum:

pisces dedi ki...

bir de çocukların genelde hergün "örtmenim bugün çok güzel olmuşsunuz,örtmenim elbiseniz çok güzel" söylemlerine layık olma isteği geliyodu bana çalışırken. Gerçi kolay bi kazanımdı ama olsun insan bi "çok siyah giymiyim,biraz takı takıyım çocuklar için" moduna giriyo :) pantolon giyince ı ıh,elbiseler her daim kazanan. "siyah oje sürmeyin örtmenim,nie pembe sürmüyosunuz,nie saçınızı açmıyosunuz?" :)

bi de facebooktan ekleyen veli ve ısrarla nie bizi eklemiyosunuz diyen biraz daha büyük yaş öğrenci profili sıkıntısı vardı :) (ve benim efes aşkımı anlatan biralı fotolarım falan) ayrı durması gereken dünyalar.

Sel dedi ki...

Sikini cinler yüzünden başladım ben de. Sığmıyorlar içine.
Bir de beyim artık corporate olduğu için istemeden de olsa hanımlaşma içgüdüme engel olamıyorum. Laylon montlara elveda.

operadaki fantom dedi ki...

pisces: allahtan benim öğrenciler henüz facebook'ta gezinecek bilince sahip bir yaşta değiller, ailelerden de çok bir çekincem yok:) ama şu ana kadar öğrencilerimden hiç kıyafete dair iltifat almadığımı söyleyebilirim! Yine de bu cuma sırf onlar istedi diye taç takacağım mesela:)

Sel: Corporatelik bir yana galiba yaş da biraz dürtüklüyor 25e yaklaştıkça...
Laylon montlar candır. Laylonmon..