22 Mart 2013 Cuma

"Off o kurabiyeler, o poğaçalar mahvediyor beni"

Merhaba, siz de mi partiden sıkıldınız? Biraz yürüyelim mi beraber?
 
 
"Çarşamba akşamı, sevdiğimiz arkadaşlarımız Tufan ve Ozan'ın ödevlerini kaydetmek için MIAM Stüdyoları'ndaydık." Evet, bu cümleyi de kurduğuma göre raksıtarlık hayatım güzel hareketlenmelerde demektir. Gerçi hem cümlede "ödev" kelimesi geçiyor, hem de MIAM dediğimiz yerde ticari kayıt yapılmıyor. Bu durumda gerçek raksıtarlık ancak "Geçen gün yine Abbey Road'dayız..." dediğim noktada ortaya çıkacak diye tahmin ediyorum.
 
Şekil 1.a. Miam ne kadar gayrı ticariyse, Ozan bir o kadar prodüktör bir insandır

Neyse, ne diyordum, maceramız normalde derste olduğunu varsaydığımız Ozan'ın hop diye aniden Karaköy'de belirmesi ile başladı, Beşiktaş'taki köftecinin son köftelerini yememizle devam etti. Miam'da bir adet de Can Güngör katıldı aramıza, kendisi de bu kayıtların birinde gitar çalacaktı. Şarkılara çalışmalar, piyano taşımalar, mikrofon yerleştirmeler falan derken, sanırım saat on biri bulmuştu kayıtlara başladığımızda.
 
Şekil 1.b. Mikrofon yerleştirmek ciddi bir iştir.
 
Kayıt yapma halini sevdim, o ayrı, ama o süreçte beynin yandığı anları daha çok sevmiş olabilirim. Bir de iyi müzisyenler, güzel insanlar falan. Gerçi umarım bir ara bu kalitede bir kaydı beraber çaldığım/söylediğim insanları görerek yapmak da nasip olur. Kısmet işte bu işler hep. Alnımızda ne yazıyorsa o.
 
Şekil 1.c. Şarkı söylemek biraz ebleh bir iştir.
 
Kaydı 3 civarı bitirdik, gençler çılgın eğlencelere devam ettiler. Ben ise mesai sahibi bir insan olarak yurduma döndüm.
 
İşte bendeki raksıtarlık da bu kadar, gece üçte balkabağına dönüşmek suretiyle dükkanı kapatıyoruz.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Yine ebleh demişsin de, yok öyle bir şey :)